Türkiye’nin bölgesel konumu
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (2018’yılında Gazi Üniversitesin ’den ayrıldı) Uluslararası İlişkiler Bölümünde akademisyenim. Şu an, Amerika Birleşik Devlerinde bulunan Harvard Üniversitesinde Misafir Akademisyen olarak görev yapmaktayım. 2024 eylül ayından itibaren, ABD’deyim. İnşallah 2025 Temmuz ayında geri döneceğim. Daha önce, Lisans eğitimi Karadeniz Teknik Üniversitesi, Yüksek Lisansı Hacettepe Üniversitesi, doktoramı ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTU) tamamladım. Doktora eğitimi sırasında 2017-2018 yılları arasında TÜBİTAK bursu ile Oxford Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak görev yapmıştım.
Amerika'ya gelmeden önce İngiltere'de Hollanda'da Litvanya’da ve Güney Afrika gibi dünyanın farklı coğrafyalarında eğitim alma imkânı yakaladım. Köy okulunda başlamış olduğum eğitimim bugün Harvard gibi en prestijli kurumda devam ediyor. Buralara gelmek kolay değil, altında büyük bir öz veri, azim ve sabırla döşenmiş bir yol var. Ancak, buraları kutsamakta doğru değil. Zira, Harvard Üniversitesi’ni başarıya taşıyan ana unsur benim gibi dünyanın farklı ülkelerinden gelmiş öğrenciler. Hindistan’ın en zeki çocuklarını, Çin’in en başarılı gençlerini, Brezilya’nın, Nijerya’nın an akıllı beyinlerine burslar vererek buralara getiriyorlar. Muazzam nitelikli beyin ithalatı. Bu beyinler üzerinden dünya’ya hükmediyor, sermaye ve teknolojiyi ellerinde tutuyor.
Ben de bu gerçekliği yakından görerek, neleri nasıl çalıştıklarını gözlemliyorum bu sayede. Nitekim, kendimizi, Türkiye’yi anlamamız için, sınırlarımız dışından bakmamız gerekir. Bu manada ABD’de bulunmak farklı bir perspektif kazandırıyor bana. 2024’deki ABD’ seçimlerini burada yerinde gözlemledim. Trump ve Yeni dünya üzerine pek çok konferansa katıldım. Krizlerin derim, aynı zamanda Fırsatların çok olacağı bir döneme girmekte olduğumuzu söyleyebilirim. Türkiye’nin bölgesel konumu, kriz alanlarına yakınlığı doğal olarak zorlu bir dış politikanın bizi beklediği gösteriyor. Bu dönemde ülkemizin gençlerine büyük bir sorumluluk düşüyor. Türkiye’nin siyasetine ve diplomasisine yön verecek yeni nesiller, çağın gerektirdiği niteliklere sahip olarak, yabancı dili bilerek, rakiplerin neyi-nasıl düşündüğünü çözerek hazırlamamız lazım. Türkiye’nin farklı üniversitelerinde dersler verdim ve ülkemizin nitelikli çocuklarını buraya gelince daha net anladım.
Buralarda bulunmanın arizi etkilerine karşı öz benliğimi, kimliği, geldiğim yeri ve sorumluluğumu aklımda tutuyorum her daim. Zira, insan kimliğimi muhafaza ettiği ölçüme varlığı anlam kazanıyor, yoksa laboratuvar ortamında klonlananmış canlılardan ne farklımız kalır. Bunu yaparken, Mevlana’nın Pergel Metoforunu hayat rehberi olarak alıyorum. Pergelin bir ayağı sabit olur, diğeri onun etrafında döner ve düzgün bir şekil ortay çıkar. Mevlana’da, bir ayağıyla yere sağlam basan, diğer ayağıyla açılabildiği kadar açılabilen bir pergele benzetir insanı. Buralarda bulunak, Dünya’yı anlamak, kendimizi ve geldiğimiz yeri anlamamız için büyük bir fırsat, lakin bunu yaparken pergelin sabit ucu (değerlerimiz, kimliğimiz) bizim sağlam ve dirayetli sütunumuz olacak. Pergelin ucu ne kadar sağlam ve sabit olursa o oranda çizilen daire düzgün ve pürüzsüz olur. Son olarak, Dünya değişiyor, teknoloji, yapay zekâ ve sosyal medya artık her yerde. Gözlerimizi kapatarak bunları yok sayamayız. Çağ’ın gerektirdiği tepkilere duyarlı olmamız ve rasyonel cevap vermemiz gerekli. Artık mücadele, tarihteki gibi cephe savaşlarıyla verilmiyor, akıl-teknoloji-propaganda ve kültürle veriliyor. Sınırların anlamını yitirdiği, medeniyetlerin tek tek yok edildiği dünyamızda sahip olduğumuz değerlerin kıymetimi bilen, kültürel kodlarını içselleştirmiş nesiller yetiştirmek biz akademisyenler kadar ailelere de büyük bir sorumluluk düşüyor.