ADEM’İ İNSAN.
İnsanın bedeni, yenen, içilen, hatta nefesle alınan şeylerden meydana gelmiştir ki onlar da cansızlar, nebatlar ve hayvanlardır; yani insan baba beline, ana rahmine gelmeden önce kainatta neşir halindedir; her cüzü bir varlıkta ve dağınık bir âlemdedir. Cansızlar, nebatlar ve canlılar âleminden önce dört unsurda, yani toprak, su, yel ve ateştedir. Bu dört unsur insan varlığına nispetle ana, unsurlar âleminden önce bulunduğu kuvvetler, göklerse baba sayılır. Göklerden önceyse Tanrı bilgisindedir. Tanrı’nın zatının muktezası olan bilgisinden insan âlemine kadar, bütün zerrelerden süzülerek, bütün âlemlerden devrederek geldiği için insan kainatın hulasasıdır; âlemlerin zübdesidir; Tanrı sıfatlarının tümüne, fakat ölçülü olarak ve yaşadığı müddetçe mazhardır ki bu, XXXIII. surenin 72. ayetinde, göklere, yeryüzüne, dağlara arz edildiği, onların yüklenmekten çekindikleri, ürktükleri, sonunda insana yüklendiği bildirilen “emanettir. II. surenin 30. ayetinde bildirildiği gibi insan Tanrı halifesidir; 31. ayette beyan buyurulduğu gibi Tanrı adlarını o bilir, yani o adlara mazhardır. Âdem’den maksat da, bütün varlığın sebebi ve gayesi olan Hz. Muhammed’dir (s. m.). Hz. Muhammed “Ben peygamberdim, Âdem’se balçık âlemindeydi, ruhla ceset arasındaydı” buyurmuştur (Fadâil’ül-Hamse min Sıhâh’ıs-Sitte; I, s. 8-9). Bütün peygamberler onu müjdelemişlerdir; onun peygamberliği peygamberlik sıfatlarını hatmetmiştir; peygamberlik onunla bitmiştir. 2. beyit, Hz. Muhammed’e salat ü selamı da şamildir ve onun insanlığın zübdesi olduğunu bildirmektedir. Lâhicî, bu beytin şerhinde zuhura ait tecellinin iki çeşit olduğunu, birinin umumî olup bütün mazharlara ait bulunduğunu, buna “tecelli-i Rahmanî” dendiğini, ikinci tecellinin “Rahîmi” olup müminlere, gerçeklere, gönül ehline ait olduğunu, bu tecelli ile müminin kâfirden, itaat edenin isyan ehlinden ayrıldığını anlatarak “Mesnevi'nin I. cildinde, bir yağmur esnasında Hz. Peygamber’in elbisesinin ıslanmaması bölümündeki, “Hasetçi kör olsun diye Hak, dostların gönüllerinde bağlar, bahçeler bitirir; gönülde bitip açılan, serpilip kokan her gül, kül âleminden sırlar söyler; o güllerin kokuları münkirlerin burunları kırılsın diye, perdeleri delerek âlemin çevrelerini kaplar” mealindeki beyitleri alıyor (Reynold A. Nicholson basımı; Leiden, 1925, s. 123; beyit: 2021-2024).