40,2601$% 0.13
46,7458€% 0.13
53,9601£% 0.23
4.316,24%0,46
7.009,00%0,17
27.951,00%0,17
11 Haziran 2025 Çarşamba
CHP’nin halkın gözünde mahkum edilmesinin sebeplerinden biri olarak gösterilen; ezanın Türkçe okutulmasının üzerinden 93 yıl geçti.
“ALAH’A SAVAŞ AÇANLARI MASONLARI işbirlikçilerini LANETLİYORUZ
“İnsanlığın ‘Kurtuluş Çağrısı Ezan, bundan miladi 1403 yıl evvel 15 Haziran 622 yılında ilk ezan Bilali Habeşi tarafından okundu. Ezan bundan 93 yıl önce ikindi namazına davet ve kurtuluş çağrısı için Fatih Camiinde ve Tüm Türkiye’de diyanet emriyle siyonist ittihak Terakki terör örgütü’nün devamı tek parti CHP diktatörlüğü dayatmasiyla Ezana Kur’an’a millete ve Allah’a savaş ilan edilmiş oldu. 3 Şubat 1932’de bir Kadir Gecesi’nde Ayasofya Camiinde Türkçe olarak okundu ve 18 Temmuz 1932’de yasaklandı. 18 yıl uygulanan bu yasak 16 Haziran 1950’de Ârif Nihat Asya’nın öncülüğünde Menderes ve arkadaşları tarafından kaldırıldı. Bugün Çin işgalindeki Türkistan’da da ezan yasak ve Hilâfet merkezinde ki Ayasofya’da ise 87 yıldır namaz kılınamıyordu. Ezan, Kur’an, Cami yasaklayarak millete ve Allah’a savaş açanları ve Devletin dini islam maddesini kaldırarak devleti milleti Hristiyan Katolik lâik dinsiz anayasa ve kanunlarla yönetenleri lanetliyoruz
“EZAN YASAKÇILARINI LANETLİYORUZ”
“Rabbimiz Bakara Süresi (114) Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır. Bakara 45. ayette; “şüphesiz ki namaz/ezân Allah’a saygısı olmayanlara münafıklara ağır gelir.”
CHP’nin tek parti diktatörlüğü döneminin, laiklik dayatmasıyla İslamı sosyal hayattan tecrit etme politikalarının yeni bir göstergesi olan ve 18 yıl boyunca uygulanan Arapça ezan yasağının CHP Diktatörlüğü tarafından uygulanışının 90’ncı yılında Ezan yasakçılarını lanetliyoruz. Millet İradesini canları pahasına savunan şehitlerimize ve dirilerimize Allah’tan mağfiret rahmet ve Allah’tan şefaat diliyoruz.”
“MİLLET NEZDİNDE KARŞILIK GÖRMEDİ”
“CHP Genel Başkanı Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanlığı döneminde genelge, İsmet İnönü döneminde ise kanunla yasal zemin kazandırılan yasak, millet nezdinde hiçbir karşılık görmemiş ve ardında sadece acı ve zulüm bırakmıştı”
AĞIR CEZALAR
“Toplum nezdinde hiçbir karşılığı olmayan bu uygulamaya Anadolu’nun birçok şehrinde
tepki gösterilerek ezan aslî haliyle okunmaya devam edilmişti. Müslümanlar’a yönelik zulüm çarklarının günden güne hızlanarak döndüğü CHP diktatörlüğü döneminde, tarihler 4 Şubat 1933’ü gösterirken müftülüklere gönderilen genelgede; ezanın mutlaka Türkçe okunması gerektiği, okumayanların kat’i ve şedid bir şekilde cezalandırılacakları bildirildi. Söz konusu bu genelge, 8 yıl boyunca Türkçe ezanın dayanağı oldu. Mustafa Kemal’in ölümü sonrasında cumhurbaşkanlığını ele geçiren Diktatör İsmet İnönü ise 1941 yılında çıkardığı kanun ile Türkçe ezan dayatmasına yasal zemin kazandırdı”
‘HAYDİ KURTULUŞA’
“Ezan-ı Muhammedî’deki bütün ifadeler CHP Diktatörlüğü tarafından Türkçe’ye tercüme edilirken yalnızca bir kelimeye dokunulmamıştı. Türkçe’ye ‘kurtuluş’ olarak tercüme edilebilecek ‘felâh’ kelimesi olduğu gibi bırakılmıştı. Kemalist rejimin bu çekincesi, ezanı Türkçe olarak okumak istemeyen Müslümanlar’a minarelerden ‘Haydin Kurtuluşa’ dedirterek, namazın bu zulümden kurtuluş olarak anlamlanmasının önüne geçilmek
istendiği şeklinde yorumlanmıştı. 18 sene boyunca süren Türkçe ezan zulmü uygulaması ile milletin yaptığı ibadette ne denildiğini anlaması için uygulandığı iddia edilmişti. Ancak hiç Türkçe bilmeyen Kürt ve Araplar’ın yoğunlukta yaşadığı ilçe ve köylerde neden Türkçe ezanın zorunlu olduğu sorusu hiçbir zaman cevap bulamadı
EZANI EVLERİNDE ARAPÇA OKUYANA BİLE CEZA VERİLDİ!
CHP Diktatörlüğü tarafından dayatılan Türkçe ezanın uygulama alanı yalnızca camilerle sınırlı değildi. Evlerinde namaz kılanların dahi Arapça ezan ve kamet okuması yasaklanmıştı. Bu sebeble binlerce müslüman, devlet tarafından 3 ay hapis ve 200 lira para cezası, hatta 4 kat gibi çeşitli cezalara çarptırılmıştı.
İŞGALCİLER BİLE YASAKLAMADI
Türkçe ezan dayatmasının bir garabeti de kendisini Hatay’da göstermişti. 23.6.1938’de Hatay’a giren Türkiye ordusunun ilk icraatlarından birisi İslâm diliyle okunan ezanları Türkçe’ye çevirmek oldu. Hatay Cumhuriyetine mensub Müslümanlar, Fransız işgal ordusunun bile yasaklayamadığı ezanı Türkiye’nin yasaklamasını hiç anlayamadı. 2010 yılında TSK Ezan andıçı ile 13/27Nisan ve 27Mayıs 31Mart Darbelerinin cezasız kalması hainliktir…
CHP GİTTİ KURTULUŞ ‘FELÂH’ GELDİ
29/30 Ocak 1932’de başlayan Türkçe ezan dayatması, 1950 yılının Haziran ayında Adnan Menderes önderliğindeki Demokrat Parti’nin tek başına iktidara gelmesi ile son buldu. Demokrat Partili Arif Nihat Asya ve 12 arkadaşının hazırladığı kanun ile dayatılan Türkçe ezan yasağını değil, uygulamadaki Arapça ezan yasağını kaldırdı. İlk ezanı ikindi vakti Beyoğlu Ağa Camiinde Geredeli Tahsin Hoca okudu. Böylece isteyen istediği dilde ezanı
okuyabilecekti ancak 72 yıldır Türkiye’deki Müslümanların tek tercihi, tüm İslam coğrafyasında olduğu gibi Ezan-ı Muhammedî’nin asli dili olan Arapça oldu.
15 TEMMUZ’DA NATO/FETÖ İŞGALİNİ EZAN DURDURDU!
15 Temmuz NATO/PKK/FETÖ işgal girisiminin başarısız olmasının en büyük sebebi Ezan ve saladır. 15 Temmuz işgalini başaramayanlar insanlığın son kalesi aile kurumunu eşcinsellik teşviki Toplumsal cinsiyet eşitliği TCE/GENDER CEDAW, 18 Temmuz 2011’de bakanlar kurulunun onayladığı Lanzarote, 1947’de imzalanan FULBRİGHT ile ifsat ederek gençliği mankurtlaştırıyorlar. Tahrim suresi 6. ayet önce “aileni koru” emrine uymalı. #ÖnceAİLEyi korumazsak Yarın ezan okuyacak ve ezan çağrısına uyacak gençlik bulamayacağız ailenin korunması bir milli güvenlik ve varoluş SAVAŞIMIZDIR beka meselesidir İstanbul Fethinin sembolü Ayasofya ibadete açanlara Ezan/Kuran yasağını kaldıranlara dua teşekkür ederiz. 1 Temmuz 2021’de resmen çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesinin ve 24Temmuz 1985’de onayladığımiz CEDAW Sözleşmesi prokollerinin dayatmalarına ve fitne savunucularina dur denilmelidir. İnsanlığın ve âilenin geleceği için; TCE Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Toplumsal Cinsiyet Adaleti adı altında eşcinsellik teşviklerinin resmi kurumlar ve Türkiye Belediyer Birliği eliyle teşvik edilmesi Ayasofya’ya SAPIK/Eşcinsel imam istemek manasına gelmektedir… Hilafet paralarıyla kurulan İŞ Bankdaki CHP Hisseleri Diyanete devir edilmelidir. Akıl mantık dışı 5816 kaldırılmalıdır.
HESABIN VERİLECEĞİ BİR GÜN VAR!
1939 tarihli TCK’nun bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin yapılan müzakereler sırasında, Arapça ezan ve kamet okuyanların, Arapça harf yazanlar ve şapka giymeyenlerin cezalandırılması konusu gündeme gelse de bu düzenleme, 2 Haziran 1941 tarihinde çıkarılan 4055 sayılı kanunla TCK’nun 526. maddesine hayata geçirilmiştir..
Herkesin, hepimizin yaptığı işlerin, söylediği sözlerin ve yapması söylemesi gerekirken yapmadığı işlerin, söylemediği sözlerin hesabının verileceği bir gün var! Ve insanların sebeb oldukları işlerin hesabının sorulduğu bir gün var! Allah (cc) herşeyi hakkı ile gören, duyan, bilen ve hüküm sahibi olandır. Ki O, aklımızdan, kalbimizden geçenleri de bilmektedir!
Siyonizm ve Masonların 18 Temmuz 1932’de yasakladığı #EZAN’ı 16 Haziran1950’de ASLINA uygunlaştıranlara bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür.
Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur.
Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür.
Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı.
Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamıyacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır.
Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkansızlaşır.
Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler.
Sonunda kimse kazanamaz.
Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromu’nun çıkış noktasıdır
Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor. “Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.”,
“Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.” anlayışını ifade eder.
Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler. Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de hayalleriniz, hedefleriniz uzak olmalıdır.
İstekleri budur.
Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar.
Yengeç Sepeti Sendromu, her alanda yaşanabilir.
Örneğin, kurumsal hayattaki tam zamanlı işinizden ayrılıp yolunuza girişimci olarak devam etmek istiyorsunuz.
İş çıkışlarında kendinizi geliştirecek kurslara katılmayı planlıyorsunuz.
Kilo vermeyi düşünüyorsunuz.
Daha farklı, daha iyi şartlara yöneldiğinizde, değişim yapmaya henüz hazır olmayan, korkan kişilerin eleştirilerine maruz kalabilirsiniz.
Kendi başarısızlık korkularıyla, sizin başarılarınıza, gelişim olanaklarınıza ket vurmaya çalışanlar; yeni bir şey denemek istediğinizde baltalamaya, caydırmaya niyetlenenler olabilir.
“Ne gerek var?”, ”Boşver.”,”Zaten beceremezsin, hiç uğraşma.”, “Bu saatten sonra meslek değiştirilir mi?” sözlerini duyabilirsiniz.
Ofis tavsiyesi kisvesi altında size kendinizden şüphelendirecek önerilerde bulunabilirler, iş stresini artırabilirler.
Yengeç zihniyetine sahip kişiler, gruplarında diğerlerini aşarak başarılı üyelerin önemini azaltmayı hedeflerler.
Onlar başarısızken başkalarının başarısını izlemek yerine, çökmelerini beklerler.
Mutlu anlarda bile eleştirecek noktalar bulabilirler, ama eleştiri duymak istemezler.
Empati ve merhametten yoksundurlar.
Başkasına yardımcı olmak, kendimize yardımcı olmaktır aslında. “Love your neighbour as thyself.” sözü aklınızda bulunsun.
Paylaştıkça çoğalır insan.
Kurbana dönüşmemek için:
Zamanınızın çoğunu birlikte geçirdiğiniz insanlara dikkat edin.
Jim Rohn; “İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.”
Aile üyeleriniz, çalışma arkadaşlarınız, yakınlarınız size yengeç sepeti sendromu yaşatan kişiler olabilirler. Zorunlu nedenlerle ilişkimizi tamamıyla koparmamızın mümkün olmayacağı durumlar varsa da hayatınıza yön verecek olan kişi sizsiniz.
Kiminle, ne kadar vakit geçireceğinizi iyi belirleyin. Benzer hedeflerinizin olduğu kişilerle bir aradaysanız, başarınız katlanır.
Durumun farkına varmak gerekiyor.
Olumsuz düşüncelerle dolu ortamda kalmak yerine, enerjinizi yardımlaşabileceğiniz, birbirinize ilham verebileceğiniz kişilere yönlendirin.
Yengeçlerin sizi hedeflerinizden ve hayallerinizden uzaklaştırmalarına, üretkenliğinizi azaltmalarına izin vermeyin.
Bizim hayatımız, bizim seçimlerimiz.
Kovadaysak da çıkmayı başarmak bizim elimizde…
Birlikte gelişebilmek dileğiyle…
İlk Türkçe ezan, 29 Ocak 1932 tarihinde Kuşadası’nda Hafız Sadık bey tarafından okundu..
“Rabbimiz Bakara Süresi (114) Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır. Bakara 45. ayette; “şüphesiz ki namaz/ezân Allah’a saygısı olmayanlara münafıklara ağır gelir.”
CHP’nin tek parti diktatörlüğü döneminin, laiklik dayatmasıyla İslamı sosyal hayattan tecrit etme politikalarının yeni bir göstergesi olan ve 18 yıl boyunca uygulanan Arapça ezan yasağının CHP Diktatörlüğü tarafından uygulanışının 90’ncı yılında Ezan yasakçılarını lanetliyoruz. Millet İradesini canları pahasına savunan şehitlerimize ve dirilerimize Allahdan mağfiret rahmet ve Allah’dan şefaat diliyoruz.”
‘HAYDİ KURTULUŞA’
“Ezan-ı Muhammedî’deki bütün ifadeler CHP Diktatörlüğü tarafından Türkçe’ye tercüme edilirken yalnızca bir kelimeye dokunulmamıştı. Türkçe’ye ‘kurtuluş’ olarak tercüme edilebilecek ‘felâh’ kelimesi olduğu gibi bırakılmıştı. Kemalist rejimin bu çekincesi, ezanı Türkçe olarak okumak istemeyen Müslümanlar’a minarelerden ‘Haydin Kurtuluşa’ dedirterek, namazın bu zulümden kurtuluş olarak anlamlanmasının önüne geçilmek
istendiği şeklinde yorumlanmıştı. 18 sene boyunca süren Türkçe ezan zulmü uygulaması ile milletin yaptığı ibadette ne denildiğini anlaması için uygulandığı iddia edilmişti. Ancak hiç Türkçe bilmeyen Kürt ve Araplar’ın yoğunlukta yaşadığı ilçe ve köylerde neden Türkçe ezanın zorunlu olduğu sorusu hiçbir zaman cevap bulamadı
EZANI EVLERİNDE ARAPÇA OKUYANA BİLE CEZA VERİLDİ!
CHP Diktatörlüğü tarafından dayatılan Türkçe ezanın uygulama alanı yalnızca camilerle sınırlı değildi. Evlerinde namaz kılanların dahi Arapça ezan ve kamet okuması yasaklanmıştı. Bu sebeble binlerce müsüman, devlet tarafından 3 ay hapis ve 200 lira para cezası, hatta 4 kat gibi çeşitli cezalara çarptırılmıştı.
İŞGALCİLER BİLE YASAKLAMADI
Türkçe ezan dayatmasının bir garabeti de kendisini Hatay’da göstermişti. 23.6.1938’de Hatay’a giren Türkiye ordusunun ilk icraatlarından birisi İslâm diliyle okunan ezanları Türkçe’ye çevirmek oldu. Hatay Cumhuriyetine mensub Müslümanlar, Fransız işgal ordusunun bile yasaklayamadığı ezanı Türkiye’nin yasaklamasını hiç anlayamadı. 2010 yılında TSK Ezan andıçı ile 13/27Nisan ve 27Mayıs 31Mart Darbelerinin cezasız kalması hainliktir…
HESABIN VERİLECEĞİ BİR GÜN VAR!
1939 tarihli TCK’nun bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin yapılan müzakereler sırasında, Arapça ezan ve kamet okuyanların, Arapça harf yazanlar ve şapka giymeyenlerin cezalandırılması konusu gündeme gelse de bu düzenleme, 2 Haziran 1941 tarihinde çıkarılan 4055 sayılı kanunla TCK’nun 526. maddesine hayata geçirilmiştir..
Herkesin, hepimizin yaptığı işlerin, söylediği sözlerin ve yapması söylemesi gerekirken yapmadığı işlerin, söylemediği sözlerin hesabının verileceği bir gün var! Ve insanların sebeb oldukları işlerin hesabının sorulduğu bir gün var! Allah (cc) herşeyi hakkı ile gören, duyan, bilen ve hüküm sahibi olandır. Ki O, aklımızdan, kalbimizden geçenleri de bilmektedir!
29 ocak 2025
AmeriKan Fulbright Eğitim sistemi Fetöcü Ketöcü hain terörist yetiştiriyor
Fulbright Erasmus iptal edilsin Varoluş Savaşımızı kazanmak için; önceAhlak HAKK Adalet iyilik temelli islami Müfredat uygulansın. Milli Eğitimi, Çocuklarımızı Türkiye’mizi Siyonizm Terörizm esaretinden kurtarın!
Fulbright Erasmus iptal edilsin Varoluş Savaşımızı kazanmak için; önceAhlak HAKK Adalet iyilik temelli islami Müfredat uygulansın. Milli Eğitimi, Çocuklarımızı Türkiye’mizi Siyonizm Terörizm esaretinden kurtarın!
Eğitim müfredatı islamileşmeli! Ülkemizi siyonizm terörizm AB/ABD esaretinden kurtarın Fulbright Erasmus TC/Gender iptal edin..
Meğer ‘milli’ sandığımız eğitim siyonist Amerikan’mış! Milli Eğitim AB ve ABD’ye emanet!
Evanjelist Büyükelçiler ne derse o oluyor
27 Aralık 1949’da yapılan mankurt eğitim Sözleşmesi
13 Mart 1950 tarihinde kabul edilip 18 Mart 1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5596 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında imza edilen Anlaşma gereğince temin edilen paraların kullanılmasına dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile terörist işgalci ABD arasında imzalanan anlaşmanın onanması hakkında Kanun” Kamuoyunda Fulbright eğitimde sömürge anlaşması olarak bilinen anlaşma Amerika’ya ajan ülkemize mankurt hain yetiştiriyor. Yüz yıldır işgalcilerin dili dini anayasasi ve yasalari dayatılıyor!..
27Şubat 1946’da Kahire’de 27 Aralık 1949’da Ankara’da imzalanan sömürgecilik antlaşmasını çöpe atarak bağımsızlığımızı tescillenmeli, milli olmayan eğitim sistemimizi emperyalizmin Siyonizmin pençesinden kurtarmalıyız.27 Aralık 1949 yılında Türkiye ve ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında bir anlaşma imzalandı.
Milli eğitim sistemini altüst eden, eğitimi ABD kültürünün hizmetine sunan bu anlaşma, CHP Diktatörlüğünün 2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından imzalanmıştır. Üstelik 152,5 Milyon dolarlık Marshall yardımı karşılığında! İstanbul Sözleşmesi’nden daha tehlikeli olan Fulbright Anlaşması’yla eğitim ABD’ye teslim edildi. Toplum mühendisliği için ABD eğitimi ele geçirdi. DEVLETİMİZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN FULBRİGHT LOZAN LAİSİZM İHANETİNE SON VERMELİYİZ!
Önceki gün gerçekleşen Bekarlar kasabası derneği seçimlerinde iki tane pırlanta gibi adayımız delegelerin karşısına çıktı.
Her iki adayımıza gösterdikleri medeni cesaretten ötürü tebriklerimi iletiyorum,Çünkü bu derneğe başkan adayı olmak öyle kolay işler değil,çıta öyle bir yukarıya taşındı ki bundan 15-20 sene önceki durumlar yok artık.
Artık toplum daha bilinçli hareket ediyor Başkan adaylarından ciddi beklentiler bekliyor,hem köy derneği statüsü korunmalı hem de dernek hızlı bir şekilde sosyalleşmeli bunu harmanlayıp sunabilmek önemli..
Bunu neden ifade ediyorum,Dernek dernek olalı böyle bir katılım görmemişti rekor seviyede katılımın olduğu toplamda 1500 kişinin üzerinde katılımın olduğu 714 delegenin oy kullandığı bir seçimden bahsediyoruz.
Elbette seçimlerde istenilmeyen hadiseler tasvip edilmeyen görüntüler eksik noksan konusunda bir çok şeyi yazabiliriz,ama bir de böylesine coşkunun heyacanın katılımın olduğu taraftan bakıldığında aksilikler elbette daha geri planda kalmalıdır bardağın dolu tarafı daha ağır basıyor..
Birlik beraberliğin kardeşliğin samimiyetin ağırlıkta olduğu bu seçim sonucunun bir kez daha hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum..